Batıl inançlar ve hurafeler nasıl bilinir?

[gülesevdam]

Batıl inançlar ve hurafeler nasıl bilinir?
Batıl inançlar ve hurafeler toplumlara göre farklı görüntülerde ve uygulamalarda yaşama alanı bulabiliyor. Bugün sadece İslam toplumunda değil, `modern` Batı`da öyle batıl inançlar, öyle bilime ve akla ters hurafeler var ki, bunlara bir din gibi inanan ve uygulayan insanların sayısı az değil.
Batıl inançlar ve hurafeler toplumlara göre farklı görüntülerde ve uygulamalarda yaşama alanı bulabiliyor. Bugün sadece İslam toplumunda değil, `modern` Batı`da öyle batıl inançlar, öyle bilime ve akla ters hurafeler var ki, bunlara bir din gibi inanan ve uygulayan insanların sayısı az değil.
Bu alışkanlıklar medya aracılığıyla ülkemize de sızıyor ve insanlarımız `modernlik` adına doğrusunu araştırıp sormadan hayatına geçiriyor. İslam dini ise, ilk geldiği günden beri bütün batıl ve hurafe inançlarla mücadele ediyor.
İslam öncesi Arap toplumunda batılın her türlüsü, hurafenin her çeşidi, bağnazlığın her biçimi, ahlak düşüklüğünün her şekli fazlasıyla mevcuttu.
Öyle ki, insan haysiyet ve şerefinin ayaklar altında çiğnendiği, kadınların ve kız çocuklarının insandan sayılmadığı, faizciliğin ve tefeciliğin ekonomik hayatı batağa sürüklediği, içkinin sular seller gibi tüketildiği, zinanın en pespaye haliyle toplumu dejenere ettiği, cinayetin ve zulmün acımasızca işlendiği, ne kadar hurafe ve batıl adetler varsa kutsallaştırıldığı bir toplumsal çöküş hakimdi.
Böyle çürümüş ve dejenere olmuş bir yapıyı, Allah Resulü(a.s.m.) kökünden yıkıp attı, yerlerine de yepyeni, berrak ve parlak bir medeniyet sarayı inşa etti.

* * *

Hz. Peygamber Aleyhissalatü Vesselam, geniş Arap yarımadasında vahşi, adetlerinde bağnaz ve inatçı çeşitli kavimlerin her tür kötü ahlaklarını kökünden söküp attı. Onları güzel ahlakın her türlüsüyle bezeyip süsledi, dünyaya ve medeni topluma rehber eyledi.

Bunları yaparken de bir zorlama ve baskı kullanmadı. Öncelikle akılları, ruhları, kalpleri ve nefisleri fethetti, kendine bağladı; sonunda da kalblerin sevgilisi, akılların üstadı, nefislerin eğiticisi ve ruhların sultanı oldu. Fakat, anne sütünden mahrum olan bir çocuk, plastik emzikle oyalandığı gibi, Kur`an`dan ve sünnetten beslenmeyen insan da, ne yazık ki, önüne kurulan batıl inançların, hurafe ve bid`atların tuzaklarından kendini çekemez duruma geliyor.

* * *

Bunun için batıl inançların nelerden ibaret olduğunu anlamak, hurafe ve uydurma şeylerin neler olduğunu bilmek için, her şeyden önce Kur`an çizgisinde, sünnet ölçüsünde ve itikat dairesinde mevcut olan bilgilere ulaşmak gerekiyor. Çünkü hakiki ve sağlam bir iman kalpte yerleşir, sünnet-i seniyye bir pusula gibi yol göstericiliği yaparsa, batıl inançları ve hurafeleri fark etmek ve ayıklamak kolay olacaktır.

Yoksa bugün batıl inanç ve hurafeleri teker teker sayıp dökmeye, belirleyip ortaya çıkarmaya gerek de yoktur. Çünkü nasıl güneş çıkar da, karanlıkta gizli kalan şeylerin mahiyeti anlaşılırsa, toplumda var olan adet, alışkanlık ve inançların da hak mı, batıl mı olduğu İslam güneşiyle anlaşılır ve ayırt edilir. Bunun için Kur`an`ın ve sünnetin ölçüleri şaşmaz, eskimez, zaman aşımına uğramaz, gündemden düşmez, insandan insana, toplumdan topluma değişmez.

Zira dünyanın neresinde olursa olsun, insanlar oksijene ve temiz havaya muhtaç ise, susuz ve gıdasız yaşayamazsa; imanın yeri yurdu ve merkezi olan kalbin ve bedeni ayakta tutan ruhun da iman nurundan nasipsiz olarak ayakta ve hayatta kalması mümkün değildir.